DEMOKRASİ İSTEYENLER DEMOKRATİK TUTUM GÖSTERMELİ!

DEMOKRASİ İSTEYENLER DEMOKRATİK TUTUM GÖSTERMELİ!

 İlterTURAN                                      

                                                                siyaset penceresi

 

 

Ülkemizde gazete yazarı olan bir kişi kendisini şanslı olarak görmelidir. Her hafta ortaya yepyeni konular çıkmakta, yazar bu hafta ne yazayım diye değil, konulardan hangisi tercih edeyim diye düşünmek zorunda kalmaktadır. Tamamladığımız haftaya bir bakalım. Bir kamuoyu araştırması açıklandı ve Türk halkının yabancıları hiç sevmeyen insanlardan oluştuğu ileri sürüldü. Acaba öyle mi, eğer öyle ise neden? Alın size üzerinde durulması gereken bir konu  Kamuoyu araştırmacısı ve Radikal Gazetesi yazarı Sayın Tarhan Erdem, kendi gazetesinin bir yazarı ile yaptığı haftalık sohbette, üniversite öğrencilerinin türban takmalarına izin verilmesi durumunda oluşacak çevre baskılarının kısa sürede çoğu üniversitede başı açık kız öğrenci bırakmayacağını ileri sürdü. Tabii, bir mini-kıyamet koptu. Onaylayanlar, onaylamayanlar; kızanlar, sevinenler; doğrulayanlar yalanlayanlar. Konuyu tartışmaya devam edeceğimizden şüpheniz olmasın. Evet, bir de bazı üniversite hocalarıyla ilgili bir intihal konusu var. İddialara göre, sayıları az olmayan bir kısım fizikçimiz, üretmedikleri bilgileri kendileri üretmişler gibi gösteren yayınlar yapmışlardı. Yapılan tahkikat, olayın doğruluk derecesini belirleyecektir ama fazla ümitli olmamak gerek, şimdiye kadar bu konuda fazla duyarlılık sergilemedik.

 

         Bu hafta hangi konuyu ele alayım diye tezekkür ederken, Sayın Erdem’in dedikleri üzerinde biraz durmakta karar kıldım. Biliyorsunuz, tamamladığımız haftanın ortasında Ramazan başladı. Böylece Tarhan Bey’in değerlendirmelerini doğrudan olmasa bile dolaylı olarak sınama imkanımız olacak. Sayın Erdem’in temas ettiği sorun sadece türbana inhisar eden bir sorun değildir, daha geneldir. Toplumsal baskının kişiyi yapmak istemediği şeyleri yapmaya zorlaması, kişiyi çevreye uymaya mecbur bırakmasıyla ilgilidir. Hatta, bunun ötesinde, kamu otoritesinin kişiyi toplumsal baskılara karşı ne oranda korumaya hazır olduğu ile bağlantılıdır. Sorunu bu genel biçimiyle tanımlayacak olursak, Ramazan’da oruç tutmak istemeyenlerin, bu tercihlerine uygun hareket etmek istedikleri zaman kendilerini ne kadar özgür hissettikleri, genel bir durum değerlendirmesi yapmamıza yardımcı olur. Geçmişteki uygulamalar fazla cesaret verici değil. Ramazan’da birçok kamu kurumu yemekhanesini kapatarak, çoğu zaman samimiyetsizce, bakım yapması gerektiğini iddia ediyor. Büyük şehirler


dışındaki kentlerde, restoranlar oruç saatlerinde açık kalmak isterlerse, üzerlerine belediye zabıtası salınarak veya başka vesileler icat edilerek cezalandırılıyorlar. Bazı üniversite kantinlerinde oruç tutan öğrencilerin oruç tutmayanları dövdüğünü, hatta bir üniversitede geçmişte bir öğrencinin öldürüldüğünü hatırlıyorum. Bakalım bu Ramazan’da bu tür haberler okuyacak mıyız?

 

         İsterseniz biraz da Ramazan dışına çıkalım? Malumunuz, bir takım devlet dairelerinde ve okullarda mescit açılması talep ediliyor. Bir muhitteki camiler o civarda yaşayan ya da çalışanların ihtiyaçlarına cevap veremeyecek kadar az ise, orada cami yapılması istenebilir. Hatta, böyle bir arzu duyanlar bir cami yaptırma derneği kurabilirler, bu işi yapacak bir hayırsever arayabilirler, Diyanet bütçesinden tahsisat isteyebilirler. Ancak ibadethanenin işyerinin içinde kurulmasının, kim namaza gidiyor, kim gitmiyor gibi denetim temayüllerinin ortaya çıkmasına yol açtığı biliniyor. Böylece namaz kılmak kişinin ihtiyarına terkedilmiş bir dini vecibe iken, bir topluma uyum sınavına dönüştürülebiliyor.

 

         Örnekleri çoğaltmama gerek var mı bilmiyorum! Tartışmayı üniversitede türban sorunu olarak ele aldığımız zaman, sanıyorum yanlış bir sorunun cevabını arıyoruz.  İnançları nedeniyle bir kısım kızımızın üniversitede okuyamama zorunda kalmaları üzülmemiz gereken bir olaydır. Bir çözüm arayışı içinde olmamız, bu yönde çaba göstermemiz zorunlu. Fakat, çözüm ortamının niteliği üzerinde biraz düşünelim. Bazı düşünürlerimiz, akademisyenlerimiz, liberal görüşlerinin tabii sonucu olduğunu düşündüklerinden, Sayın Erdem’in değerlendirmelerine karşı gayet sert eleştirilerde bulundular. Ancak, eğer amacımız her yönüyle bireysel özgürlüklere saygılı, farklı davranışlara hoşgörü ile yaklaşılan bir toplum yaratmak ise bir dakika düşünelim.  Ortama uymayanlar üzerinde baskı kurularak ortama uymalarına zorlama eğilimine toplumumuzun yabancı olmadığını, bu temayülün salt dindar kesimlerle de sınırlı kalmadığını görmemiz, kamu otoritesinin ise özgürlükleri korumaya her zaman yatkın olmadığını teslim etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla, esas soru “Ne yapalım ki, hem türbanlı kızlar öğrenim hakkından mahrum olmasın, hem de başını örtmek istemeyen kızlarımız üzerinde türban giyme baskısı oluşturulmasın” sorusudur.

 

         Demokrasimizin içeriğini zenginleştirmeğe ve güçlendirmeye çalışırken, bir konuya ilişkin endişesini ifade eden kişiyi eleştirmek yerine onu anlamaya çalışmak, endişelerinde haklı olabileceğini düşünerek çare üretmeye gayret etmek, hiç olmazsa konunun tartışılmasını teşvik edici bir tutum sergilemek “demokrasi” hedefimize varmayı kolaylaştıracaktır. Daha fazla demokrasi isteyenlerö demokratik tutumlara en çok bağlı kalmak durumundadırlar.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap