YARGIYI RAHAT BIRAKALIM AMMA!

 

 Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                            SİYASET PENCERESİ

 

 

 Ergenekon Davası uzuyor. Olayları bir sinema filmi seyrediyoruz. İlk tutuklama dalgalarında şaşkınlık yaşıyorduk. Artık şaşkınlığımız da kalmadı. Acaba bir sonraki dalga ne zaman gelecek, kimler gözaltına alınacak ve  benzer konular üzerinde sohbetler yapıyor, olayları mizah hammaddesine bile dönüştürüyoruz. Süreçle ilgili eleştiriler eksik değil. Bunlar yoğunlaşınca, hükümet yargıya karışılmaması gerektiğini söylüyor. Bu öğütleri önceleri başkalarından dinlemiştik. Aynı düşünceleri geçtiğimiz hafta  Sayın Başbakanımız da dile getirdi. Yargıya karışılmasını kimse onaylayamaz. Adalet dağıtımı, mesleki bilgileri ve vicdanları dışında herhangi sese kulak vermeyen yargıçlar  tarafından gerçekleştirilmelidir. Yargıçlar, kimseden talimat almamalıdır. Buraya kadar mesele yok.

 

Ancak, eleştiriler karşısında “yargıya karışılmamalıdır” sözleriyle savunmaya geçmeden önce, eleştirilerde neyin talep edildiğini anlamamız gerek. Şikayet konusu yapılan yargıçlara ne karar vermelerinin telkini değil. Yargıya hazırlık sırasında bazı savcıların adalet sürecini yönlendiren kurallara yeterince uymadıkları, gerekli olmadığı halde zor kullanmayı tercih ettikleri şikayete konu yapılıyor. Örneğin, çok sayıda kişinin özel hayatlarıyla ilgili telefon kayıtları ortalığa döküldü. Savcılar, bunu kim yaptı, böyle bilgiler nasıl sızdırılabilir diye soruşturmak, bilgilerin sızmasını engellemeye dönük tedbirler almak yerine, dava ile ilgisi olmayan ama kişilerin yıpranması ile sonuçlanacak bilgileri iddianameye kattıkları ya da katacakları izlenimi veriyorlar. Bireylerin ifadesine hangi usullerle başvurulduğunu hepimiz görüyoruz. Henüz ifadesine başvurulmak üzere basit bir celple savcılığa davet edilen kimse olmadı. Sabahın erken saatlerinde insanların kapıları çalınıyor, evden bir sürü malzeme çuvallara yükleniyor, insanlar apar topar götürülüyor. Sorgu için bekletiliyor ve büyük bir olasılıkla serbest bırakılıyor. Bazı kişiler uzun süreler gözaltında tutuluyor, adeta bir cezalandırılma işlemi uygulanıyor. Halbuki yargılanmış, mahkum olmuş değiller.

 

Örneklerini verdiğimiz davranışları eleştiri konusu yapmak sizce yargıya karışmak mıdır? Adalet dağıtacağım derken bir takım adaletsizliklere yol açılıyorsa, vatandaşlar mağdur ediliyorsa,  yargıya karışmamak gerekçesiyle bunlar onaylanmalı mıdır? Yapılanları eleştirmek, adaletin iyi  işlemesini  istemek, demokratik hukuk devletinde vatandaşlarının tabii hakkı değil midir? Eleştirilere peşinen karşı çıkmak yerine, muhalefete, “gelin adaletin işleyişini zedelemeden hukuk devletinin güçlendirilmesinin yollarını arayalım” denilemez mi?   Belki Sayın Başbakanımız meşgaleleri arasında farketmemiş olabilir ama Ergenekon davasında ortaya giderek bir rastgelelik manzarası çıkıyor.  Olayların tamamen dışındaki vatandaşların dahi yargının doğal biçimde işlediğine ilişkin güvenleri aşınıyor. Daha vahimi, ciddi bir dava konusu olmadığı, herkesin yüreğine korku salınmak istendiği ve bir kısım sorgulamanın bu amaçla yapıldığına ilişkin düşünceleri ifade edilmeye başlandı bile.

 

Yargıyı rahat bırakalım, tamam. Ancak diğer kurumlarda olduğu gibi, yargıda da eleştirilecek yönler varsa, bunlar özellikle bir davanın yürütülmesi sırasınmda bütün çıplaklığı ile ortaya çıkıyorsa, eleştiriden çekinmeyelim. Hukuk devletine uygunluğu kuşkulu uygulamaları eleştirmek, yargıya  karışmak değil, hukuk devletine bağlılığı teyit etmektir.

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap