A.İlter TURAN
SİYASET PENCERESİ
İç siyasetimizdeki yoğun tartışma ortamı ve gerekli olduğundan emin olamadığım inatlaşmalar bizleri o kadar içine çekiyor ki, yaşadığımız olayların aslında içinde Türkiye’nin de yer aldığı bir dünyada gerçekleştiğini unutuyor, sanki ülkemiz uzayda tek başına Türkiye adlı bir gezegenmiş gibi hareket ediyoruz. Ancak uzayda olduğunu düşündüğümüz ülkemiz Dünya adındaki bir gezegen tarafından dikkatle gözleniyor. “Dünya” gezegeninin medyası bizdeki olayları yakından izliyor. Türkiye gezegeninin medyasından bazıları yönetime yaranmak bazıları da yönetimin şerrinden kaçmak için olayları vermezken, komşu gezegenin televizyonlarından, gazetelerinden ve sosyal medyadan haber almaya çalışıyoruz. O gezegendeki muhtelif ülkelerden, örgütlerden gelen tepkiler sayesinde kimimiz güçlüklerimizi aşmayı beklerken, kimimiz sorunlarımızın derinleşeceğinden korkuyoruz.
Dünyadan kopuk Türkiye gezegeninde yaşadığımızı sanmanın ülkemiz açısından ne gibi sorunlara yol açacağı, maliyetleri olacağı üzerinde fazla düşündüğümüz söylenemez. Ancak, biz düşünmesek de, bir dizi sorun ve olumsuzluk karşımıza çıkıyor. Bunların bizim eylemlerimizden kaynaklanabileceği aklımıza dahi gelmediğinden, olanların Dünya gezegeninden Türkiye gezegenine dönük olarak tasarlanmış ve uygulamaya konmuş sinsi bir plandan veya komplodan kaynaklandığını ama bu bozguncuların gezegenimizin düzenini bozmaya güçlerinin yetmeyeceğini tekrarlıyor, Dünya gezegenindeki aktörleri suçlayarak rahatlamaya çalışıyoruz.
Evet, bu kadar benzetme yeter. İç politikamızda cereyan eden mücadelenin benliğimizi esir aldığını; mücadele dinamiğine kendini kaptıranların, icraatlarının dünyada nasıl algılandığını, ne gibi sonuçlar doğurduğunu değerlendirmeden hareket ettiklerini; istenmeyen sonuçlar karşısında da komplo açıklamalarının arkasına sığınarak, yaptıklarının ortaya çıkan sonuçla ilişkisini koparmaya çalıştıklarını sergilemeğe çalıştım. Son olaylarda dünya yokmuş gibi davranmamızın, dünya varlığını bize hatırlatınca kızgınlıklara sürüklenmemizin; kötü niyetli bir takım kişilerin, örgütlerin, ülkelerin oyunlarıyla karşı karşıya olduğumuzu açıklamanın, bunlara meydan okumanın, hatta hakaret yağdırmanın iktidarı zaten destekleyen ve kolaycı açıklamaları tatmin edici bulan seçmen kesimleri tarafından ikna edici bulunması mümkündür. Ümit edilen ülkemizi yöneten kadroların “biz neleri yanlış yaptık, bize yöneltilen eleştirilerde haklılık payı nedir, icraatımızın dış etkileri nelerdir, olumsuz etkileri nasıl giderebiliriz” ve benzeri soruları sormalarıdır.
Türkiye uluslararası iktisadi ve siyasi sistemle çok yönlü bütünleşmiş durumdadır. Üyesi olduğu, olmağa çalıştığı siyasi örgütlerin çoğu demokratik siyasi değerlerin ve piyasa ekonomilerinin egemen olduğu bir camianın içinde yer almaktadır. Türkiye’de demokrasi ve piyasa ekonomisi kurallarının ihlal edildiği kanısına vardıkları zaman olumsuz değerlendirmeler yapmaları ve bunları ifade etmeleri doğaldır. Böyle değerlendirmeleri yapanlar arasında Türkiye’nin yükselmesinden rahatsız olanlar, kötülüğünü isteyenler olabilir. Ancak, tüm dış dünyadan gelen mesajları, talepleri kötüye yormak, bunlara hasımlara bile kullanılması uygun olmayan kalıplarla cevap yetiştirmeğe çalışmak ülkemizi güçlendirmekten ziyade zayıflatmakta, uluslararası alanda karşılaşacağımız sorunları derinleştirmektedir. Uzayda değil dünyada yaşıyoruz. Her şeyi iç politikaya endekslemek yerine bir dünya ülkesi olduğumuzu bilerek hareket edelim.