ALTIN MADALYALAR KENDİLİĞİNDEN GELİR

ALTIN MADALYALAR KENDİLİĞİNDEN GELİR

Prof.Dr.A.İlterTURAN                                      

                                                                    siyaset penceresi

 

Dış politikada yoğun bir hafta geçirdik. Başbakanımız Şam Zirvesindeydi.. Toplantıya katılan diğer ülkelerden yoğun teşekkür mesajları aldı. Cumhurbaşkanımız Ermenistan’a maç seyahati yaptı. Sorunlu ilişkilerimizin üzerinde ziyaretin ne gibi etkileri olacağını zaman gösterecektir. Rusya ile çok boyutlu ilişkilerimiz sorunları da beraberinde getiriyor. Komşumuza gümrüklerinde ihracatımıza çıkardığı güçlüklerden dolayı kızdık. Bir bakanımız esip gürledi ama destek bulamadı. Sonradan tüm kusurun komşumuzda olmayabileceği anlaşıldı. Bu olaylar gelişmeye devam ediyor, gelecekteki onlara dönmek daha doğru olur.  Gelin biz kısa süre önce sonuçlanan olimpiyatlara odaklanalım.

                Hitler’in 1936 olimpiyatlarını üstün olduğunu sandığı Cermen ırkının spor alanındaki üstünlüğünü tescile yönelmesinden itibaren, olimpiyatların aynı zamanda bir siyaset olayı olduğuna ilişkin kuşku kalmamıştır. Ülkeler, olimpiyatlarda başarı sağlayarak üstün bir siyaset, iktisat ve toplum düzenine sahip oldukları kanıtlamağa gayret ediyorlar. Bazı toplumların fazla bir gayret göstermesi gerekmiyor. Vardıkları gelişmişlik düzeyi spor dahil her konuyu sistematik olarak ele almalarını tabiileştirmiş.  Tesisler var, uzmanlar var, eğitim var, istikbal vaad eden sporcuları destekleme yöntemleri gelişmiş. Böyle toplumlarda bizatihi olimpiyatlarda şampiyonlar çıkarma diye bir siyasi sorun da yok ama sonuçta çok sayıda şampiyon çıkarıyorlar. Diğer bazıları, olimpiyatlar ve benzer spor müsabakaları aracılığıyla güçlerini ve üstünlüklerini kanıtlamayı projelendiriyorlar. Şampiyon yetiştirmek için okullar açıyorlar, istikbal vaad eden kişileri maaşa bağlayıp sadece sporla meşgul olmalarını sağlıyorlar. Amaç bol miktarda altın madalya toplamak. Yakın zamana kadar bu tür yaklaşımın ustası Sovyetlerdi. Şimdilerde Çin Halk Cumhuriyeti de yöntemi kullanmayı iyi öğrenmiş.

                Ülkemiz son yıllarda bazı spor alanlarında hayli mesafe kat etti. Futbolda, basketbolda, voleybolda önceki yıllarda varacağımızı düşünmekte zorlandığımız noktalara geldik. Bu gelişmenin altında iktisadi gelişmemize paralel olarak gerçekleşen, temaşa yönü güçlü ve büyük gelir getiren spor dallarındaki profesyonelleşme yatıyor. Oyuncuların bir bölümü dünya piyasalarından sağlanıyor. Seyir sporlarından çok daha geniş bir faaliyet yelpazesini kapsayan ve amatörlüğün öngörüldüğü Olimpiyatlarda ise başarımız sınırlı. Başarının bir bölümü Türk vatandaşlığına kazanılmış sporcular tarafından sağlanıyor. Kamuoyumuz son olimpiyatlarda  alınan sonuçlardan memnun kalmadı. Daha çok madalya istiyor.

 Şampiyonları kabul etmekten, onlarla resim çektirmekten pek keyif alan siyasilerimiz acaba birşeyler yapmayı düşünürler mi? Önlerinde Sovyet modeli ya da Batı modeli diyebileceğimiz iki tercih var. Örneğin Sovyet modelini benimserseniz, spor liseleri açmaya yönelebilirsiniz. Batı modelini benimserseniz, her okulda, mahallede  spor tesisleri açılmasını teşvik ederek sporun yaygın biçimde yapılmasına öngörebilirsiniz. Bu amaçla özel teşebbüsün de desteğini sağlayabilirsiniz. Bir de mevcut uygulamayı  devam ettirme şıkkı var. Birkaç başarılı yabancı atleti Türk vatandaşlığına geçirir, madalya sayısını çoğaltmakla övünebilirsiniz. Ben sporun yaygın, sağlam temellere oturtulmasını isterim. Bunu başarırsak, altın madalyalar kendiliğinden gelir.

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap