DIŞ POLİTİKAYI KİM YAPIYOR?

 

 

Prof.Dr.A.İlter TURAN

                                                                      SİYASET PENCERESİ

Size, cevabı belli  olduğu düşünülebilecek, fakat olaylar karşısında cevabı karmaşık bir soru sormak istiyorum: bir ülkenin dış politikasını kim yapar? Tatmin edici bir yanıt için düşünmemiz gerekiyor.  Bir yandan ulaşım ve iletişimin hızlanması, diğer yandan bir ülkenin dış ilişkilerinin kapsadığı konuların ve alanların genişlemesi sonucunda dış politikada hükümet başkanlarının rolünün arttığı biliniyor. Dış politikanın kapsamına giren alanlarının çoğalmasının sonucunda bazı bakanlıkların kendi alanlarında dış politika düzenlemeleri yaptıkları, temsilcilikler açtıkları görülüyor. Bu çok merkezli görünümde muhtelif birimlerin icraatini tutarlı bütüne dönüştürmek için aralarında eşgüdüm sağlanmasının  önemini vurgulamak bilmem gerekli mi?  Eşgüdümü sağlayacak tabii merci dış işleri bakanlığıdır. Bakanlık bürokrasisi dış politikanın oluşturulması ve icraında merkezi kuruluştur.

 

            Şimdi ikinci sorumuzu soralım. Yukarıdaki açıklama Türkiye’deki durumu anlatıyor mu? Olayları izleyenlerin soruyu olumlu yanıtlaması kolay olmayacaktır. Örneğin Başbakanımız, Dış İşleri’nin itinayla hazırladığı metinleri kendi üslubuna, meşrebine uygun bulmadığından dış politikada da serbest konuşmayı, aklına geleni söylemeyi cesaret sanmakta, bu serbestinin yarattığı sorunları gidermek bazen Cumhurbaşkanımıza, çoğunlukla bakanlık kadrosuna düşmektedir. Başbakanımızı dış politika alanındaki disiplinsiz beyanlarının gailelere yol açacağına inandırmak mümkün olmamıştır. Anlaşılıyor ki, başımıza ciddi bir iş gelinceye kadar durum devam edecektir.

 

            Daha vahim bir olayla da karşı karşıyayız. Başbakanımız dış politika yapımı ve uygulamasının beyni olan bakanlığımızı aşağılamaktadır. Birçok ülkenin imrendiği mükemmeliyette kadrolarıyla çok sayıda başarıya imza atmış bir teşkilata başbakanımızın yakıştırdığı sıfat “monşerlerdir”. Dış işleri mensuplarının yetişmelerinin ve meslekteki sosyalleşmelerinin başbakanımızdan farklı olması  doğaldır. Bu görevlerinin gereğidir. Ancak, bunun bir sorun değil bir güç unsuru olarak değerlendirilmesi doğru olur. Düşünüyorum da, ben dış işleri mensubu olsam görevimi heyecanla yapar mıydım? Bilemiyorum, görevimi yapmamı teşvik edecek tek duygu ülke sevgisi olurdu, yoksa siyasi otoritenin saygısızlığına tahammül etmekte zorlanırdım.

 

            Başbakanımızın bir de dış politika danışmanı var. Dış İşleri Bakanı varken buna neden gerek duyuluyor?   İhtiyaç varsa, neden göreve bakanlıktan irtibatla yükümlü bir büyükelçi atanmıyor? Bu danışmanlık meselesinin danışman-bakan çekişmesine, işlerin kimin talimatıyla yapıldığı konusunda karışıklıklara, ve çelişkili uygulamalara ortam hazırlaması kaçınılmazdır.

 

            Dış politika konuları cazip olmalı ki, politika yapımına hangi işlerden sorumlu olduğunu bilmediğim bir devlet bakanı da katıldı. Kendi görüşünü belirtiyormuş (Böylece bakanların siyasi konularda kendi adlarına demeç verebildiklerini öğrendik). Bakanımız Irak hududunda terörist sızmalarını önlemek için bazı düzeltmeler yapılsın istiyor. Değindiği düzeltmelerin onlarca kilometrelik değişiklik gerektirdiğini farkında değil.  Hafazanallah toprak talebi diye anlaşıldığı taktirde, başkalarının bizden benzer talepleri olabilir. Zaten bu iş onun vazifesi değil.

 

            Disiplinsiz, eşgüdümsüz dış politika olmaz. Sonunda ülkemizi sıkıntıya sokar.  Toparlanmak lazım ama toparlayacaklar maalesef sorunun kaynakları arasında bulunuyor. Yazık!

 

 

Sitemizde yayınlanan makale, yazı, döküman, dosyalar ve resimler izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Copyright © 2014 Ruyiad Tüm Hakları Saklıdır.
Sitemap