Prof.Dr.A.İlter TURAN
SİYASET PENCERESİ
Gazete başlıklarına bakınca etkilenmemeniz mümkün değil. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner ve DİSK Başkanı Süleyman Çelebi basının karşısındalar. Güleryüzle, ortak çıkarları olan alanlarda işbirliği yapacaklarını açıklıyorlar. 1980 öncesi dönemi hatırlayan kuşaklar için inanılması kolay olmayan bir görünüm. O yıllarda işverenler DİSK’in varlığını ve meşruluğunu sorgular, mensuplarını sermaye düşmanı ilan ederdi. Sendika liderleri de emek-sermaye çelişkisinin giderilemez olduğunu düşünür, sermayenin herhangi bir derdini anlayışla karşılamaz, batmasına aldırmazlardı. Aradan geçen zamanda, toplum ağır bedeller ödedi. Askeri yönetimler geldi, sendikaları kapattı, liderlerini hapsetti. Buna karşılık, sermaye de otoriter yönetimlerden çekti. Kar etme koşulunu yerine getirmeden özel teşebbüsün varlığını sürdürmeyeceğini kavramakta zorlanan yöneticiler, işlerin daralmasına rağmen işçi çıkarmayı yasakladılar, fiyatlara makul olmayan denetim getirmek istediler ve piyasa ekonomisi ile bağdaşmayan uygulamalara yöneldiler. Sonuçta, deneyimler sermayemizi, işçimizi olgunlaştırdı. İşçiler sermayesiz üretim olmayacağını, paylaşımdan önce üretmek gerektiğini gördüler, kabullendiler. Sermaye, gelirin onu yaratan paydaşlar arasında bölüşülmesinin, herkesin kabul edilebilir bir pay almasının tabii olduğunu eskisinden daha iyi kavradı. Gerek sermaye gerek sendikalar demokrasinin vazgeçilmezliğini, kısa vadede taraflardan birine kolaylık sağlarmış gibi görünen otoriter yönetimlerin, uzun vadede herkesin başına dert olduğunu da kavradılar. Sanıyorum, askeri yönetimlere giden yolda da her iki taraf kendisinin kusurları olabileceğini alenen itiraf etmese bile, idrak etti. Eski hataları tekrarlamamak için bilinçli bir gayret gösterdi. Geçen hafta gördüğümüz sahne örnek niteliktedir. Bazı konularda çıkarları sert şekilde çatışan grupların temsilcilerinin dostça konuşabileceklerini, ortak çıkarlarına hizmet edecek bir düzen için işbirliğini yapabileceklerini göstermiştir.
Birçok gözlemci, Türkiye’de siyasetin toplumsal gelişmenin gerisinde kaldığını söylüyor. Sanıyorum gözlemlerinde haksız da değiller. Sayın Boyner ve Çelebi el sıkışırken, acaba siyaset arenamızda neler olmaktadır? İktidar ve ana muhalefet partilerimiz uzunca bir süre liderleri hudut karakollarını ziyaret ederken siperlerde çömelecekler mi yoksa ayakta mı duracaklar konusunu tartıştı. Soru teknik ama siyasilerimiz konuyu saçma bir cesaret tartışmasına dönüştürmeyi başardılar. Sizin de izlediğiniz gibi, iktidar ve muhalefet partileri arasında gerçekleşmesi her demokraside tabii olan görüşmeler dahi bizde iddialaşma konusuna dönüşebiliyor. Liderlerimiz pek görüşmüyorlardı. CHP’ndeki lider yenilenmesi ardından görüşecekleri ümidi belirdi. Fakat görüşme hazırlıkları yapılmak yerine, gündeme yoz bir tartışma hakim oldu; kim kime gitse türünden, ciddiyeti tartışılabilir bir didişmeye dönüştü. Halbuki yaz ilerledikçe, Güneydoğumuz terör ateşiyle yanmakta, gencecik insanlar hayata veda etmektedirler. Rakip siyasi partilerin birbirine karşı istismar etmeyeceği bir çözüm formülünün iktidar ve muhalefet ortaklığıyla geliştirilmesi, etnik temelli terörün günlük siyaset tartışmalarının dışına çıkarılması lazım, fakat ne mümkün! Onlar didişiyor, bedeli toplam ödüyor. Acaba diyorum, büyüklerimiz biraz olsun Boyner-Çelebi görüşmesinden esinlenemezler mi? Neden olmasın?