VİCDAN VE AHLAK BUNALIMI
Prof.Dr.A.İlterTURAN
siyaset penceresi
Toplumumuz, üstesinden gelemediği bir vicdan ve ahlak bunalımı ile karşı karşıya. Bu iki sorunu biribirinden ayrıymış gibi düşünmek yanlış olur. Ahlak, davranış kurallarını vazeder, vicdan da kuralların ihlal edilip edilmediğini belirler, kişiyi kuralın gereğini yerine getirmeğe sevkeder. Ahlak ve vicdan sorunlarının bir partiye veya siyasi temayüle inhisar ettiğini düşünürsek yanılırız. Muhalefetimiz gücenmesin, sorun yıllardır ve kimin iktidar olduğuna bakılmaksızın gelişti, ilerliyor. Kaldı ki, ahlak ve vicdan sorunları sadece siyaseti ilgilendiren sorunlar da değil. İş hayatında olsun, bireyler arasındaki ilişkilerde olsun, herkes insanların eskisi gibi davranmadıklarından yakınıyor. Başkalarının ahlak kurallarına uymamalarından yakınanlar kurallara uyuyorlar mı derseniz, orası muğlak. Bu çöküntü neden oldu, bununla nasıl başedeceğiz?
Türkiye, bir yandan hızla artan nüfusun kentlere akması, diğer yandan kapalı, tarıma dayalı bir ekonomiden sanayi ve hizmetlerin ağır bastığı açık bir ekonomiye dönüşmesi travmalarını kısa süre içinde yaşadı, yaşıyor. Bu süreçte eski değerlerin yeni durumlara uyum sağlamakta yetersizliği ve ahlakiliği sağlayan denetim mekanizmalarının çökmesi söz konusu oldu. Bir örnekle açıklayayım. Bir sahil beldesinde evini pansiyona çeviren köylünün, geçmişte evine gelen yabancıyla tek ilişki kurma biçimi ev sahibi-misafir biçimindeyken, iş para karşılığı hizmete dönüşünce, bu ilişki yeni kurallar-anlayışlar gerektirir. Bunların oluşması, içselleştirilmesi, davranışları belirler hale gelmesi lazım. Eğer eski anlayış sürerse, pansiyonerlik yeterli kazanç getirmeyebilir. Turiste yolunacak kaz gibi bakılırsa, turistler gelmez. Ennetice, eski değerlerin ve kuralların yerine yenilerinin oluşması ve uygulanması gerek. Eski durumda, misafirine iyi davranmayan ayıplanırdı. Kişi çevresine “rezil” olurdu. Yeni durumda, kimi turisti kazıklamayı ayıplarken, kimi onaylayalabilir. Bir değer karışıklığıdır gider.
Ahlak kurallarının kaynaklarından önemli biri dindir. Bizde onunla da ilgili bir sorun var. Toplumun, eğitimi ve maddi imkanı yüksek, topluma yön verecek kesimleri uzun süre dinle çok ilgilenmediler. Din sosyo-ekonomik skalanın altındaki nufüs kesimlerinin ihtiyaçlarına göre şekillendi. Bunun istenmeyen bir sonucu var. Dinin öngördüğü ahlakilik, içi boşaltılmış merasimlerin ifasına dönüştü. Eğer namaz kılıp, oruç tutarsanız, yalan söylemek, adam kazıklamak, vergi kaçırmak, çalıştırdıklarınızın sigortasını ödememek, ve anlaşılıyor ki yardım parası toplayarak cebe indirmek, televizyon kanalları açmak ve daha nice icraat mübah. Bu kesimin çoğunun çıkışı köy olduğu için, insiyaki olarak dünyayı kendi cemaatleri ve diğerleri diye algılıyorlar. Aralarından bazılarının cemaat dışına dönük ahlaka aykırı davranışları onları rahatsız etmiyor.