UZLAMAYA PEK ALIŞKIN DEĞİLLER DİYE KORKUYORUM!
Prof.Dr.A.İlterTURAN
siyaset penceresi
Anayasa Mahkemesi’nin kararı uzun süredir milletçe bir an önce tamamlanmasını istediğimiz süreci sonuçlandırdı. Mahkeme devam ettiği sürece huzursuzluk tırmanıyor, siyasi belirsizlikler artıyor, iktisadi ortama güvensizlik egemen oluyordu. Şimdi, iktidar partisinin kapatılacak düzeyde suç işlemediği, ancak bazı yaptıklarının yargı tarafından suç olarak değerlendirildiği açıklığa kavuşmuş bulunuyor. Bundan sonra ne beklemeliyiz? Siyasette makul düşüncenin egemen olduğu bir ortam olsa, iktidar partisi daima iyi niyetle hareket etmekle beraber, amaçlamasa da kusurlu bulunduğuna göre, bunları gidermek için bundan böyle işlerini daha büyük bir titizlikle yürüteceğini açıklardı. Muhalefet partisi de kararı memnuniyetle karşıladığını, iktidar partisinin eylemlerini dikkatle izleyeceklerini söyler, mesele böylece kapanırdı. Bizde de böyle mi olacak derseniz, ben pek emin olamıyorum.
Son yıllarda iktidar ve ana muhalefet partimiz arasında ideolojik kökenli şiddetli bir mücadele var. Bu mücadelede her taraf kendine uygun kaynaklara başvuruyor, yöntemleri kullanıyor. Oy toplamakta başarılı olan iktidarımız, iddialarını toplumsal destek üzerine bina ediyor. Yıllardır oy almakta sıkıntı yaşayan ana muhalefetimiz ise işleri yargıya götürmeyi yeğ tutuyor. İki tarafın ortak kusuru, birbirine saygı duymamak, birbirini dinlememek, bunun tabii sonucu olarak da, birbirini anlamamak, asgari müştereklerde birleşememek. Durumun ortaya çıkmasında her taraf aynı oranda kabahatli. Başbakanımzın entellektüel birikim eksikliği, ayrıntılı ve nüanse tahlil gerektiren çoğu meseleyi basite indirgemesiyle sonuçlanıyor. Sade bir mantıkla üretilen düşünceler, meydan hitabetinde kabul edilmesi mümkün olmayan önermelere dönüşüyor. Tabii, muhalefetimizin de iktidardan eksik kalan bir tarafı yok. Yapılan her işi kötü niyetli bir eylem planının parçası olarak görmek, iktidarı saygısızca küçümsemek, asgari müşterekte birleşmeyi kolaylaştıran tavırlar değil.
Ben birkaç gün önce Güngören’de yaşadığımız hepimizi birbirimize yaklaştıran terrör olayının ve Anayasa Mahkemesi kararının, iktidar ve muhalefet ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi için bir fırsat penceresi yarattığını ümit etmek istiyorum. Siyasetteki mücadelenin rejim ve sistem konularından uzaklaşarak, olağan siyasa yapımı ve uygulaması alanlarına kaydırılması lazım. Bunun başlangıcı, iktidar ve muhalefetin kavgacı olmayan, dinlemesini bilen, saygı duyulan temsilcilerinden oluşan bir çalışma grubu oluşturması olabilir. Bu grup, günlük siyaset ortamından ve gözlerden uzak bir biçimde, rahatsızlık yaratan konularda uzlaşma noktaları arayabilir. Bir konuda sonuca varıldığında, uzlaşmanın gerektirdiği adımlar varsa, bu adımlar atılarak ortak açıklama yapılabilir. Zaman içinde karşılıklı güven oluşabilirse, uzlaşma sürecinin hızlanması da beklenebilir. Böyle bir süreçte herkesin çok istediği bazı şeyleri kabul ettirebilmesi için, bazı istemediği şeylere rıza göstermesi gerekecektir.
Yaşadığımız sıkıntılı dönemde, kamuoyumuz büyük olgunluk sergiledi, kavga istemediğini her haliyle belli ettiği. Bunun siyasete mesajı uzlaşmadır. Bakalım siyasilerimiz uzlaşmayı becerebilecekler mi? Pek alışkın değiller de, onun için biraz korkuyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?